Fethiye'de bir başka günümüzü de yakın çevreyi dolaşarak geçirmek istedik. Çevrede o kadar çok gezilecek yer var ki hangisine gitmeye karar vereceğinizi şaşırıyorsunuz. Tabi bu yerlerin en öne çıkanları Saklıkent ve Ölüdeniz. Biz de Ölüdeniz'e gidelim dedik. Çalış'tan merkeze geçtik ve Aminthas'a gidilen tarafa doğru sora sora dolmuş durağını bulduk. Araç Hisarönü'ne oradan Kayaköy'e ve son olarak Ölüdeniz'e geçiyor. Ayrıca Gemiler Adasına gitmek için de o araca binmek gerekiyor.
|
Kayaköy Haritası |
Tabi yine araçta tek Türk biz vardık. Biz İngilizlere değil onlar bize turist gözüyle bakıyordu. Hisarönü'ne doğru hareket ettik. Açıkçası burada Çalış'a göre çok daha fazla turistler, restaurantlar, çarşılar var. Gördüğümüz kadarıyla yemek fiyatları da 3-5 TL daha ucuz. Oradan Kayaköy'e geçtik. Kayaköy'e giderken mümkünse yürüyün. Biz yapamadık ama siz yapın. Çünkü yollar o kadar ağaçlık, o kadar güzel ki bunun tadına ancak yürüyerek, oksijeni içinize çekerek varabilirsiniz.
|
Yüksek Kilise (Taksiarkis) |
Likya kenti olan Karmylassos'un üzerine 11-14. yüzyıllarda Rumlar tarafından kurulmuş, Rumca Levissi diye adlandırılmış. Malum Kayaköy, "hayalet köy" diye anılıyor. 1922 yılında Atina-Ankara arasında imzalanan karşılıklı nüfus değişimi (mübadele) anlaşması gereği köy boşaltılmış. Buradan gidip Atina yakınına yerleşen Rumlar Nea-Levissi (Yeni Kayaköy) adında yeni yuvalarına yerleşmişler. Kayaköy'e Trakyalı göçmenler gelmiş ancak pek tutunamadıktan Manisa'ya göçmüşler. Zaten Kayaköy'ün hemen yanında yerleşimin devam ettiği bir Türk köyü bulunmakta.
|
Katopanaia |
Cidden tam bir hayalet harebe şehri. Yüzlerce konut 2 kilise, okullar, kütüphane, hastanesi bulunuyor. Etrafı tellerle çevrili olmadığından (bunu yapmak da pek mümkün değil) kaçak girişler de oluyor. Hatta istemeden yapabilirsiniz çünkü bilet gişeleri girişten farklı yerde. Harabe şehirde gezerken çok fazla yokuş çıkıyorsunuz bu da insanı oldukça yoruyor. Bundan dolayı yanınızda mutlaka su ve şapka bulundurun. Harabe yapıları tek tek gezmeye gerek yok, zaten bir kiliseden diğerine geçtiğinizde tüm köyü kat etmiş olacaksınız. İlk olarak Yüksek Kilise diye geçen Taksiarkis'e gittik. Elimizde köyün haritası vardı ancak yollar çok karışık olduğundan her an "biz neredeyiz ya" diyorduk. Ancak hiç sıkıntı etmeye gerek yok çevrede yerli halktan birine sorun tarif ediyor. Teyzeler zaten İngilizce'yi de sökmüş. Her neyse diğer kiliseye(Katopanaia) gittiğimizde diğerine göre daha etkileyici olduğunu gördük. Girişinde 1888 yazıyor. Sanırım bu tarih yapım değil onarım tarihi, zaten yapım tarihi kesin olarak bilinmiyor. O tarihlerde Osmanlı Devleti'nde birçok kilise yapılmış ve onarılmış, belki de onlardan biri budur. Buradan yukarı doğru bir yol uzanıyor. Yolun sonunda da Kayaköy'ün en yüksek noktasındaki şapel var. 70 yaşlarında amca-teyzeler ellerinde batonlarla bu tepeye çıkıyor. Elin turisti böyle, bizim amcalar köyün kahvesinde kadınlarsa tarlada, bağda. Bu tepe noktasına çıktığınızda arkada masmavi deniz, önünüzde yeşilliklerin ortasında bir köy ile karşılaşıyorsunuz.
|
Tepeden Kayaköy |
|
Bahsi geçen gözlemeci |
Tekrar başladığımız noktaya gittik. Tabi çok "akıllı" olduğumuzdan yanımıza yalnıza 3 TL almışız. Köyde de bankamatik yok. E yürüyüş yapacağız ve açız. Girişteki gözlemeci amcaya sorduk ne kadar diye, tanesi 5 TL, dedi. Sonra durdu "ne kadar var sizde" dedi. Söyledik. Sonuçta Anadolu'nun güzel bir insanı olunca, oturun, dedi çay da ikram etti. Yabancılar Kayaköy'den çok ev alırmış. Köylüler zaten azıcık kazanıyor, normalinin on katı paraya evini istediklerinde satıp, Fethiye'ye yerleşiyorlarmış. Lafı pek uzatamadık, çünkü yolumuz uzundu. Kayaköy'den başlayıp Ölüdeniz'e yürüyüş yapacaktık. Bu yol -şuan- Türkiye'nin en uzun yürüyüş yolu olan Likya Yolu'nun bir uzantısı diye geçiyor. Eğirdir'deki İbrahim Abi'den bu yollardaki işaretler vs. hakkında bilgi almıştık. İlk defa bunlara uyarak bir doğa yürüyüşü gerçekleştirelim dedik.
Kayaköy'den Ölüdeniz 6 km. İlk başlarda tırmanışa geçiyorsunuz. İşaretlendirmeler çok güzel yapıldığından hiç sıkıntı çekmeden yürüdük. Etrafımız tamamen ağaçlarla çevriliydi ve kimseler yoktu. Kimi yerler biraz zorlu olsa da herhangi bir sıkıntı çekmedik. Yanımıza bol su, bisküvi tarzı şeyler aldık. Tam denizi hiç göremiyoruz diye şikayet edecektik ki harika bir manzarayla karşılaştık. Aşağıda Soğuk Su Koyu, tepelerin arkasında Gemiler (Aya Nicola) Adası ve tabiki masmavi deniz. O kadar şahane manzaralarla karşılaştık ki, oturup tüm gün izleyebilirdik. Gün batımını izlemek de ayrı güzel olur ama karanlıkta nasıl dönülür bilemiyoruz. Bir de koya birçok tekne gelmişti, deniz keyfi yapıyordu, Ankara havası açtılar biz de tepeden oynayarak onlara eşlik ettik :) Yürüyüşümüz harika geçtiğinden sadece övgü kelimeleri yazsak yeridir.
|
Aşağısı Soğuk Su Koyu, karşıda Gemiler (Aya Nicola) Adası |
|
Yol işaretlendirmeleri |
İlerledikçe deniz manzarası kayboldu ve tekrar ormanın içine daldık. Önümüzden küçük (ama çok hızlı), sarı bir yılan geçmesi dışında ilginçlikle karşılaşmadık. Arada "insan" denen hayvanın attığı çöpleri gördük, topladık. Yolun sonuna yaklaştıkça karşımıza bu sefer Ölüdeniz manzarası çıktı. Zaten tepemizdeki yamaç paraşütlerinin artmasından yaklaştığımızı anlamaya başladık. Sonunda deniz kıyısına ulaştık. Sıcağın altında yaklaşık 3 saat yürümüştük, yorulmuştuk, terlemiştik ama hiç şikayet etmedik. Biz hemen Ölüdeniz'e ulaşırız sanmıştık ama daha çok yolumuz varmış. Tam o sırada yanımızdan geçen Ankaralı hemşerimiz bizi arabaya aldı, bankamatiklerin olduğu Mimar Sinan Caddesi'ne kadar bıraktı. Hem köydeki amcaya hem bu iyilik sever çifte teşekkürlerimizi iletiyoruz :)
|
Ölüdeniz |
|
Nihayet denize ulaştık |
O kadar yürüyüp Ölüdenizlere kadar gelmişken, masmavi denizine girmemek olmazdı tabi. Hemen hazırlandık, denize koştuk. O kadar çok dalga vardı ki denize girmek bile dert. Ama kötü anlamda bir dert değil zaten herkes çocuk gibi dalgalarla oynuyor. Beni (T) çok defa kaldırıp sahile vurdu. Heryerinize taşlar çarpıyor, kulağınızın içine sular doluyor ama o kadar zevkli oluyor ki bir daha yapıyorsunuz. Buradan kadınlara uyarıda bulunalım; bikininizi sıkı bağlayın :) Neyse buradan da çıkıp biraz gezdikten sonra minibüse atlayıp Fethiye'ye döndük. Harika bir günün, unutulmaz bir yürüyüşün daha sonuna gelmiştik ..
|
Mimar Sinan Caddesi, Ölüdeniz |