14.5.11

Eskişehir - YumYum

Karidesli Sushi
Dışardan "sushi" gibi yazılar görünce, içersini de farklı ve özenle dizayn edilmiş görünce gidelim dedik. Gayet ilgili aşçıları var. Hal böyle olunca daha rahat ve sıcak bir ortam oluyor.


Noddle'yi (Çin Makarnası) ilk defa orada denedik, en beğendiğimiz lezzet o oldu. Damak tadımız, sushi, karides vs gibi şeylerle pek uyuşmadığı için olsa gerek. Karidesli sushiyi, birkaç gidişten sonra somonlu sushiyi de denedik. Bidaha isteyeceğimizi pek sanmıyorum, 2 dilimden sonrası gitmiyor. Gide gele neredeyse tüm menüyü denedik sanırım. Zamanında aşçının sanırım kız kardeşi yurtdışına gitmiş, haliyle ilgiside varmış anlatmış etmiş, böyle bir yer açmışlar. Kendi halinde, dışarıdan işi severek yaptıklarını düşündüğümüz güzel bir restaurant.
İlgililere adresi de vermiş olalım: Hoşnudiye Mahallesi İsmet İnönü Caddesi No: 82(Donas karşısı, Varuna Gezgin yanı) ESKİŞEHİR (Yazının altında haritaya ulaşabilirsiniz)


Şubat 2012'de tekrar uğradık. Menüden pizza çeşitlerinin çıkmasına üzüldük ancak seçenek hala bol ve güzel. Mantıyla birlikte gelen sosları da ayrıca tavsiye ederiz. Alıştığımız mantıdan oldukça farklı olduğundan önce garipseniyor ancak insanın yedikçe de yiyesi geliyor. Bu gidişimizde sitemizden de bahsettik sayfayı bulup göz attılar, oldukça da beğendiler ve gecenin hediyesi dondurma kızartması ısmarladılar. Facebook ve sitelerinden de blogumuzu paylaştıkları, güzel hizmet ve güleryüzleri için tekrar teşekkür etmek istedik. :)


Uludağ

Kış bitmeden (5 Mart) "Uludağ'ı bir görelim" dedik. Çok soğuk olacağını düşünerek kat kat giyindik. Yeni aldığımız minik tavlamızı da götürdük :) . Yine sabah 7 gibi yollara düştük, Bursa'ya hemen geldik ama tepeye döne döne çıkmak hem uzun hem başdöndürücüydü.


Otobüsten indiğimizde montları çıkartacak kadar sıcak olduğunu farkettik. El yakan fiyatlardan dolayı kayak takımı ve telesiyej bileti kiralamak için bayağı bir dolandık. En ucuz yeri bulduk ama kayak takımı kalmamıştı, ee saç sakal da olunca almadılar. Neyse biz tepeye telesiyejle çıktık. Çok dandik bir alet, sinirimizi bozdu. Tepe noktasında kalabalık yerlerden uzaklaşıp o güzel ağaçların arasında sakin bir yer bulduk. Ayakkabımıza kar dolduğu için yalınayak bi çamın dibine oturduk. Şifa niyetine karın üstünde çıplak ayak koşturduk da bir işe yaramadı sanırım :) .


İyi ki kayak takımı kiralamadık bide onu öğreneceğiz diye uğraşacaktık zamanımızı çarçur edecektik. Onun yerine gezip etrafta ne var ne yok bakmak daha güzeldi. Tepede 2-3 saat takıldıktan sonra aşağı indik (yine telesiyejle).



Aşırı kalabalıktı, otobüsü bulmak için uzun uzun yürümek zorunda kaldık. Gittiğimizde köfte ekmek keyfi başlamıştı en son biz katıldık, zaten pek umduğumuz gibi ağaçların, güzel manzarının arasında değil de park yerindeki 3423 otobüsün arasında kalmış olan otobüsümüzün içinde hüplettik. Tavla oynadık, tabii ki berabere kaldık :) . Tekrar gezerken asıl kayak merkezini başka bi tepenin yamacında gördük. İlerde öğrenir de birkaç günlüğüne gidersek direk oraya gideriz sanırım.


17.30 gibi dönüş yolculuğu başladı, yorgunluktan uyumuşuz haliyle. Anatolia adındaki alışveriş merkezine gittik. Normalde o tür kalabalık, basık ortamları pek sevmeyiz ama orası cidden çok güzeldi. Gayet modern, ferah ve mimarisi çok çekiciydi. Dönerken Bursa'nın cidden çok güzel olduğunu konuştuk, heryer yeşillik, İstanbul'a, Ankara'ya, Ege'ye yakın, denizi de var, dağı var, kestane şekeri var, var oğlu var. İlerde yaşanabilitesi var yane.