Fethiye şehircilik olarak bozulmamış, bazı tatil bölgelerindeki gibi kıyıya dev oteller yapılmamış. Otogarda inip safca Çalış'a yürümeye kalktık, baktık ki olacak iş değil atladık dolmuşa. Çalış'a ulaşınca asıl tatil yerine geldiğimizi anladık. Daha önceden Fethiye'yi genelde İngilizlerin tercih ettiğini biliyorduk ama herkes mi İngiliz olur arkadaş yahu. Tüm turistler İngiliz olunca tüm düzenlemeler de onlara göre yapılmış. Küçük İngiltere'ye gelmişken Full English Breakfast yememek olur mu :) Çalış Plajı boyunca çok çeşitli restaurantlar bulabilirsiniz. Eğer gece geç saatlerde yemek yemek istiyorsanız da Barış Manço Bulvarı'na gitmenizi tavsiye ederiz. Yemek fiyatları iki kişi ortalama 40-60 TL arasında değişiyor. İşin kötüsü başka alternatif de yok. Hani biz biraz sıkalım dişimizi sonra çok güzel bir akşam yemeği yiyelim diyemiyorsunuz. Hal böyle olunca da -her zaman ki gibi- yemeğe çok para harcadık. Bizim hoşlanmadığımız durumlardan biri de esnafın kendisine çekip sattığı ürünü (yemek, gezi turları vs) uzun uzun anlatması ve sonunda almamızı emir vaki istemesidir. Çoğu turistlik yerde olan budur ve Fethiye'de de durum abartılı şekilde böyle.
Çalış Plajı taşlık ve bir anda derinleşiyor. 2-3 metre ilerleyince su boyunuzu aşıyor. Bizim gittiğimiz dönemde rüzgar çok olduğu için genelde otelin havuzunu tercih ettik. Konaklama için Çalış Plajı'nın sonlarına yakın olan Hotel Letoon'u seçtik. Temiz, küçük ve şirin bir otel. Çalışanları oldukça güler yüzlü ve herhangi bir sorununuzda hemen yardımcı oluyorlar. Fiyat-kalite açısından daha iyisini bulabilir miydik bilmiyorum. "Araştıralım.." :) Çalış Plajı'nın (Fethiye tarafına göre gittiğinizde) sonlarına doğru güzel bir türkü kafe var. Tam da bizim gittiğimiz gün Kerimoğlu İsmail Yörük - Köy Müzesi'ni açmışlar. İlk günler olduğundan ücretsizdi. Özel bir girişime göre çok güzel döşenmiş, özenle hazırlanmış. Unutulmaması gereken bir başka konu da Çalış Plajı'nda gün batımını seyretmek. Bunu güzel bir barda içkinizi yudumlayarak yapmak da ayrı güzel.
Merkezi gezmek için bir günümüzü ayırdık. Çalış'tan dolmuşla kısa sürede gidiliyor. Kırsal iklim insanları olarak sıcağa laf ede ede gittik. En merkezi ve işlek caddesi olan Atatürk Caddesi'nde indik ve oradan Fethiye Müzesi'ne geçtik.
Azize Katherina |
Kumrulu Genç Kız Heykeli |
İÖ 3000'lere kadar uzanan eserler, Fethiye çevresindeki birçok antik kentten getirilmiş. Tringual steli Likçe'nin çözülmesinde büyük katkıları olmuş ve 3 ayrı dilde yazılmış müzedeki en önemli eserlerden biri. Bir diğer önemli eser de Kumrulu Genç Kız Heykeli'dir. Bu heykeli ve bilindik Artemis heykelini karşılaştırınca önemi daha iyi kavranıyor. Bizim ilgimizi çeken bir diğer heykel de gemilerin önüne takılan ve koruyucu özelliği olduğuna inanılan Azize Katherina Heykeli oldu. Artık üzerinde durduğumuz sikke konusuna gelecek olursak: Bazı sikkelerde su kaplumbağaları vardı. Çalış Plajı'nda gezerken oranın su kaplumbağalarının yumurtlama yeri olduğun çeşitli levhalar sayesinde anlaşılıyor. Demek ki binlerce yıldır su kaplumbağaları burada yumurtluyor ve Likyalıların da bundan haberi var. Bölgenin bu farklı özelliğini de paralarına basıyorlar.
Tringual Steli |
Müzeden çıkıp kordona gittik. Buradaki şehitler anıtı 90'lı yıllarda şehit olanların anısına dikilmiş. Limanda biraz yürüdükten sonra Aminthas Kaya Mezarları'na gittik.
Biraz yokuş tırmanıyorsunuz ama hem manzarayı hem heybetli kaya mezarını görmek istiyorsanız değer. Kaya mezarları Likya Uygarlığı'nın en önemli örneklerinden. Biz göremesek de -ya da anlamasak da- soldaki sütunda İÖ 4. yüzyılda yapıldığına dair ifade varmış. Burada oturup manzarayı uzun uzun seyrettik. İlginç tarihi bir yapıya sırtımızı verip denizi, irili ufaklı adaları, Fethiye'yi seyretmek huzur vericiydi..
Aminthas Kaya Mezarı |
Kesinlikle belirtmekte fayda var. Fethiye öyle bir iki günde gezilecek bir yer değil. Fethiye'nin gezilecek yerlerinin hepsini gezdim diyebilmek için en az 8-10 gün ayırmak gerekir.
YanıtlaSil