Her sene niyetlendiğimiz ancak bir türlü gidemediğimiz Davraz
Kayak Merkezi’ne şu son senemizde (fırsatımızda) gittik. Isparta’ya çok yakın
olduğu için (24 km) hafta sonu birçok gezi acentesi, okul kulüpleri Davraz’a
geziler düzenliyor. Fiyatları da kişi başı 15-20 TL arasında. B’nin arkadaşları
ile “harika” bir kulüple anlaşarak gittik. Daha kar örtüsü yeni başlamıştı ki
“geldik” dediler ve indik. Allah’tan on beş santim kar bizi karşılamadı. Biraz
gezindikten sonra kabaca bir plan yaptık ve turun içinde olan yemeğe geçtik.
Tur konusuna değinmemiz gerektiğini düşünüyoruz, biz çektik siz çekmeyin. Uludağ’dan biraz tecrübemiz vardı ancak bu kadar da üçkâğıtçı olacaklarını tahmin etmemiştik. Genelde bu tip organizasyonları yapanlar kafasının bastığını sanan, ticari zekâsını para üzerine kurmuş birkaç öğrencidir. “Ulen bi araç kiralarız, mazotu 50, kirası 200, etti sana 250. 40 kişi götürürüz fakülteden de beleşe 3-5 hatun götürürüz, kabaca 30 kişi, 30x20(TL)=600, yeme içme de olsa olsa 150, yattığımız yerden 200 cukka!” dedikten sonra ertesi gün plan yapıp, afiş basıp bekleme işine geçilir. Afişlerde gördüğünüz uzun komik listelere pek kanmayın.
-Lüks araçlarla eğlence dolu yolculuk (nedense tüm tur
şirketlerinde bu var).
-Otelde canlı müzik eşliğinde köfte, sucuk keyfi.
-Sınırsız içecek.
Cart curt. Oraya
gittiğimizde küçücük fıçıcık bir kafeye tepiştik. Kalabalığın arasından
sıyrılarak yer bulduk ve siparişleri vermeye gittik. O sırada sorumluyu görüp
sorduk “otelde canlı müzik eşliğinde demiştiniz noldu?” “Sayımız yetersiz de
haftaya kesin gidecez”. Sanırım otel 1000 kişiyi yeterli sayı olarak belirlemiş
çünkü 5 otobüs gitmiştik :) . “Sınırsız içecek denmişti?” “Tamam işte kola,
fanta, gazoz var”. Bizim de en çok içtiğimiz şeylerdir zaten afiyetle yedik
içtik. ( Bu arada gazoz istedik o bitmişti, yaklaşık 4 yıldır belki 2-3 kere
içtiğimiz kola denen şeyden aldık. O kadar da berbat değilmiş tadı canım :)
Neyse kalkıp telesiyej sırasına girdik. Yaklaşık 40 dk
bekledikten sonra nihayet binebildik. Rüzgârdan ve rakımın yükselmesinden
dolayı gittikçe donmaya başladık. Tabi “beni nereden bulacak” mantığından
dolayı laf atmalar falan oluyor. Sümbül Tepe’ye çıkıp birkaç fotoğraf
çektirdikten sonra kendimizi karda yuvarlamaya başladık. Burayı arada Uludağ
ile karşılaştırıyorduk ancak önemli birkaç farkı var. Bir kere Uludağ’a gidince
karla pek ilgilenmeye gerek yok. Tepeye çıkıp sislerinden içinde karlı, çam
ağaçlı tepeleri keyifle seyret. Davraz ‘da ise herhangi bir ağaç yok. Alabildiğine
koştur, zıpla, kay, karda yuvarlan, yamaçlara adını yaz. Biz de bunları
yaptıktan sonra pek ayak basılmamış bir yere TB’yi kondurduk. Eğer kayak yapmaya gidiyorsanız Sümbül Tepe’de
oyalanmayacaksınızdır. Çünkü bizim indiğimiz telesiyej istasyonunun biraz daha
ilerisinde başka bir istasyon kayak yapanları zirveye daha da yaklaştırıyor.
Burada oyalandıktan sonra tekrar aşağı indik. Dediğimiz gibi
buraya geldiysen kayacaksın. Bir bot kiraladık (saati 15 TL ama 5 saat
binebilirsiniz kimse dakika falan tutmuyor). Bot işi baya zahmetli çünkü ağır
ve tepeye çıkaran için (tabi ki T) çok
yorucu. Dimdik yamaca çeke çeke çık, bir anda kayıp aşağıda bul kendini. Sonra
tekrar çık. Ayrıca çok tehlikeli bir alet özellikle kayarken kaydığınız yöne
sırtınızı döndüğünüz an korkmaya başlıyorsunuz. Biz bir iki bindikten sonra
olayı çözdük ve hiçbir sıkıntı çekmedik. Kısa ve basit: Kaydığınız yönün tam
tersine ağırlık verdiğiniz sürece düşmüyorsunuz. Genelde herkes tam tersini
yapıyor 15-20 metre kayıp bottan düşerek 20-30 metre sürükleniyor.
Geri dönüş yoluna çıkmadan bir ayrıntıyı ve teşekkürü de burada paylaşmak istiyoruz: Telesiyejle tepeye çıkarken fotoğrafınızı çekiyorlar, onları da bir tabağa basıyorlar döndüğünüzde isterseniz alabiliyorsunuz. İtiraf etmek gerekirse ben (T), o plastikten dandik tabağa para verip alma taraftarı değildim. Alsak mı almasak mı derken vazgeçtik. Otobüsteyken B’nin arkadaşları Selahattin ve Gülsen bize sürpriz yaprak tabağı verdi. B içten içe çok istediğinden oldukça sevindi. Şimdi de tabağa bakınca keşke direk alsaymışız diyoruz çünkü Davraz ile ilgili hiçbir şeyimiz yoktu. Bu vesileyle bizi mutlu eden Selahattin ve Gülsen’e teşekkür ediyor ve sevgilerimizi yolluyoruz :)
Hastane köşeleri |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder